Fatih Tekke: Türk futbolu bana az değil çok haksızlık yaptı
Trabzonspor Teknik Yöneticisi Fatih Tekke kulüp mecmuasının 228’inci sayısına açıklamalarda bulundu.
Genç teknik adam, Türkiye’de futbol oynadığı devirde kendisine çok haksızlık yapıldığını buna rağmen kendisinin herkese hakkını helal ettiğini söyledi.
“HAYATIMDA HER ŞEYDE BU MÜKEMMELİYETÇİLİK VAR”
Tekke, şu formda konuştu:
Türk futbolu bana az değil, çok haksızlık yaptı. Lakin bir alacağım var mı; yok! Beni tanıyanlar çok âlâ bilir, ben herkese hakkımı helal etmişimdir. Hiç sorun değil. Evet, hayatımda her şeyde bu mükemmeliyetçilik var açıkçası lakin, futbolun gerçekçiliğine çok uygun değil doğal ki. Muhakkak yaşa kadar evet fakat, hayatın içerisinde belirli bir yaştan sonra bu çok da uygun değil. Gençken öyleydi, mükemmeliyetçi, en yeterlisi, en cesuru, en güçlüsü. Ancak şu an, etrafı daha gerçek anlamaya çalışan yaştayız. Münasebetiyle etrafımdakiler de bu türlü der, mükemmeliyetçi, lakin artık o denli olmamaya çalışıyorum.
“FUTBOLCU FATİH TEKKE’Yİ GÜZEL YÖNLENDİREREK DÜNYANIN KIYMETLİ OYUNCULARI ORTASINA SOKABİLİRDİM”
Tekke, futbolcu olduğu devirlerdeki futbol ile günümüz futbolu ortasında çok önemli farklar olduğunun altını çizerek, sistemin, kendisi üzere pek çok yetenekli futbolcunun gelişmesini önlediğini tabir etti.
Tekke, futbol oynadığı periyotta kendisinin teknik yöneticisi olması durumundaki görüşünü şu formda tabir etti:
Herkesten özür dileyerek söylüyorum lakin bence dünyanın en güzel oyuncularından biri olabilirdi. Alışılmış ki çok pahalı beşerlerle çalıştım. Ancak şu an günümüz futbolunun oynandığı formla bizim devirde oynadığımız futbol ortasında çok önemli farklar var. Bizim devirde daha çok, gerçi Türkiye’de halâ birçok kadroda o denli, oyuncu performansı işleri bir yerlere taşıyordu. Ancak dünyanın seçkin liglerini, planlı bir ekip oyunu ve oyuncunun en güçlü taraflarını öne çıkaran bir tertip üzere tanımlayabiliriz. Türkiye’de bu maalesef hâlâ yok. Bizim periyotta sırf ben değil, çok çok yetenekli oyuncular vardı. Türkiye ölçeğinde evet lakin dünya ölçeğinde çok aşağılarda sonuçlandı meslekleri. Tahminen bizim de yanılgılarımız oldu. Ancak sistem gelişmeyi önledi. Öfkeliydim fakat gençtim. 17 yaşımdan beri hatırlıyorum. İnsanlara karşı saygısızlık yapmadım, isteyerek kimseyi kırdığımı hatırlamıyorum. Kentin sosyolojik yapısı, o günkü kıymetler, o günün oyun anlayışı, o günkü teknik yöneticiler. Yalnızca ben değil periyodun birçok yetenekli ismi, olması gerektiğinin çok altında bir meslekle futbolu bıraktı. Yani, futbolcu Fatih Tekke’yi düzgün yönlendirerek dünyanın kıymetli oyuncuları ortasına sokabilirdim.
“BEN HERKESE HAKKIMI HELAL ETMİŞİMDİR”
Genç teknik adam, Türkiye’de futbol oynadığı periyotta kendisine çok haksızlık yapıldığını buna rağmen kendisinin herkese hakkını helal ettiğini söyledi.
Tekke, şunları dedi:
Türk futbolu bana az değil, çok haksızlık yaptı. Lakin bir alacağım var mı; yok! Beni tanıyanlar çok uygun bilir, ben herkese hakkımı helal etmişimdir. Hiç sorun değil.
“BANA ÇOK HAKSIZLIK YAPTILAR”
Tekke şunları söyledi:
Benim eksiklerim de oldu natürel ki lakin bana çok haksızlık yaptılar. Buna Türk futbolu deyin, sistem deyin, birileri deyin! Tahminen biraz da hayata bakış açımla alakalı, ben mesela en ufak bir palavrası bile çok büyük bir haksızlık olarak görebiliyorum. Toplumun mevcut yapısına baktığınızda, artık bile bazen gittiğim yerlerde haksızlığa uğradığımı düşündüğüm anlar oluyor fakat buna da alıştım açıkçası. Benim için bir sorun değil. Bu tanım ettiğim ortamın içerisinde, futbolculuk dönemimde de tıpkı şeyi yaşadım, şu an teknik adamlığımda da birebir. Çalışarak, çabalayarak, biraz tırmalayarak diyelim, oradan çıkma eforu içerisindeyim. Futbolculuğumla ilgili eleştirilecek anlar var olağan lakin en azından teknik adamlık istikametiyle şu ana kadar hakikat yolda olduğumu düşünüyorum. Türk futbolu bana az değil, çok haksızlık yaptı. Fakat bir alacağım var mı; yok! Beni tanıyanlar çok yeterli bilir, ben herkese hakkımı helal etmişimdir. Hiç sorun değil.
“FİZİKİ BİR TARAFI KATİYETLE VAR”
Trabzonspor’da geleceğe dair maksatlarını de anlatan bordo-mavili teknik adam, şunları dedi:
Şampiyonlar Ligi finali maksadım var dedim ancak demek istediğim şeyin, fiziki bir tarafı katiyen var. Ancak gerçeklikler üzerinden hayalimiz var. Bu yapılabilir mi? Muhakkak yapılabilir lakin evre basamak, hakikat atılımlarla. Mühlete muhtaçlık var yani.
“KENDİMİZE İTİMADIMIZ TAM”
Tekke konuşmasını şöyle sürdürdü:
Türkiye’de sloganlar inanılmaz derecede, olumlu ve olumsuz halde birilerinin üzerine yapışıp kalabiliyor. Şampiyonlar Ligi finali maksadım var dedim lakin demek istediğim şeyin, fiziki bir tarafı mutlaka var. Söylemek istediğim, aslında düşünsel ve oyunsal kimliklerden bahsediyordum. Lakin fizikî tarafı da kesinlikle var. Onlar yapılırsa lakin bu olabilir. Burada beklenti, güya çok yüksek tutulmuş üzere bir durum kelam konusu. Açıkçası şu anki durum aşikâr. Trabzonspor’da problemler alışılmış ki var ancak işin zorluk derecesine baktığınızda, değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz şeylerin ayrılması benim için çok kıymetli. Değiştiremeyeceğimiz şeylerle vakit kaybedecek bir durumum yok. Münasebetiyle değiştirebileceğimiz neler var, adım adım kendi metotlarımızla aksilikleri olumluya çevirmeye çalışacağız. Bunu yaparken vakit zaman yanılgı da yapabiliriz, eksik de yapabiliriz lakin o mevzuda kendimize olan itimadımız tam.
“ÖNCE BİR OLAĞANLAŞMASI LAZIM TRABZONSPOR’UN”
Tekke, kelamlarına şöyle devam etti:
Önce bir olağanlaşması lazım Trabzonspor’un. Yani şu andan Şampiyonlar Ligi finali demek, bu gerçekçi değil doğal ki. Ancak sırayla aşacağız. Mesela evvel normalleştik. Seneye Trabzonspor’a uygun, Türkiye’nin kurallarına, cebimize uygun bir kulüp yapısı. Gerçek dinamikler, gerçek temel attınız, sonra bu yıldan başlayıp herkesin güzeline giden, deneyen bir oyun kimliği. Bu ortada oyuncunun gücünü, kendisinin yeteneğini ön plana çıkartan, bu ortada altyapıdaki oyuncularına dayanak veren, buradan oyuncu üretmeye çalışan bir yapı, bu bir iki yıl için tahminen. Avrupa’da yarışan, bu gücü gösteren, bu oyunu gösteren, dikkati üzerine çeken bir grup. Sonrasında bütçeler, biraz daha gücünüzü arttırınca daha güzel oyuncularla karşı karşıya gelince, o oyun kimliğiyle birlikte, kulüp görecek, camiayı görecek neler yapabildiğimizi. İnsanlara hayal satmaya gerek yok. Lakin gerçeklikler üzerinden hayalimiz var. Bu yapılabilir mi? Mutlaka yapılabilir lakin evre kademe, gerçek atılımlarla. Mühlete muhtaçlık var yani.
“FİZİKSEL DURUM ÇOK ÖNEMLİ”
Oyun anlayışına ait değerlendirmede bulunan Tekke şunları söyledi:
Bütünden kesimlere bakmak benim oyun ideolojim diyebilirim” dedi. Tekke, beklentinin dikine oyun olduğunu lakin bunun için de gerekli olan sürat konusunun mevcuttaki en büyük sorunlardan bir tanesi olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Benim oynattığım oyunun tarifi, gerçekçi. Benim oyuna bakış açım, gerçekçi. Ancak taraftarımızın aşikâr bir isteği var. Bu anlaşılır bir şey. Zira kimliğimize ilişkin, kendi davranış kodlarımız var bizim, çok pahalı. Fakat futbola bunu yansıtmaya çalışabiliyor muyuz? Burada beklenti, dikine oyna. Lakin dikine oynamak yalnızca telaffuzla olmuyor. Suratınız olması gerekiyor. Artık mevcuda baktığımız vakit en büyük sorunlardan bir tanesi de bu aslında. Sonra, dikine oyunda uzun metrajlı çok düzgün pas atmanız gerekiyor. Kaldı ki fizikî durum çok kıymetli. Yani mevcut durumda beklentilerdeki dikine oyunu değil, tahminen de aksisini oynamalı. Yani kimi durumlarda süratli oynamaya çalışmak kusur olur. Yavaş ve pas oyunu daha mantıklı olabilir bu durumda. ‘Gerçekçi’ dediğim bu. Burada yalnızca oyuncu yeteneği değil, daima birlikte bir tertipte bir hareket edebilme biçimi oyunumun gerçekçiliğini yansıtıyor. Modüller evet lakin bütünden modüllere bakmak benim oyun ideolojim diyebilirim.
“BU TENKİDE ASLA KATILMIYORUM”
Fabio Capello’nun, “Guardiola futbolu mahvetti, büyük ziyan verdi! Pas, pas, pas, pas… Bu durum, birçok insanı futboldan soğuttu” kelamlarına katılmadığını da söz eden Tekke, şu sözleri sarf etti:
Bu tenkide asla katılmıyorum. Bugün dünyadaki bu tertip içerisindeki bilhassa marka kıymet açısından, gelişim açısından baktığınız vakit hiç o denli söylendiği üzere bir durum yok. Futbola ilgi her geçen gün artıyor ve daha fazla ilgi çekiyor. Bu durum, Türkiye açısından konuşulabilir. Türkiye’deki futbol, birçok sefer futbol olmadığı için, genel sınırlarıyla diğer bir şey oynanmaya çalışıldığı için genel çizgileriyle olabilir fakat oralarda o denli değil.
“HERKESİN AŞİKÂR BİR YERİ VE MİSYONU OLMALI”
Tekke, taraftarın beklediği ‘Fatih Tekke oyun anlayışına ait de oyuncu kalitesinin ehemmiyetine değinerek şöyle konuştu:
İlgilenenler, kimle ne yapmak istediğimi zati görürler, görmüş olmalılar. O söylediğiniz şeyin kalitesinin ortaya çıkması için seçkin oyunculara sahip olmak lazım. Temelinde oyuncu olmadan, yetenek olmadan bunu bir yere, bir tertibe soksan çok fark etmez. Yetenek çok kıymetli bir şey, sorunu çözen o. Lakin bizim dediğimiz şu; kimi alanları, birlikte rakibin hareketine nazaran oluşturalım, sen o alan içerisinde istediğin, kafandaki bütün o tercihleri, zamanlamayı, ne yeteneğin varsa onu göster. Lakin ‘yok hocam ben orada durmak istiyorum, ben içeri gireyim, ben burada durayım’, bu olmaz. Herkesin muhakkak bir yeri ve misyonu olmalı. Şu an için düşündüğüm o. Mesela geçen dönem vazife yaptığım Alanyaspor, topa en fazla sahip olan üçüncü kadroydu, birinci iki sıradakilerle ortamızda 20-30 pas vardı ki biz 11’nci hafta gitmiştik. Bu benim açımdan pahalı, ama alanda topa sahip olmanın aktifliği değerli. Yani yalnızca sizle alakalı değil, rakip sizi bekler, basmazsa o topu sağdan sola çevirmenin bir ehemmiyeti yok. Oralar kolay şeyler. Lakin rakibin size yüksek şiddetli bastığındaki tertip kıymetli. Bana nazaran şu ana kadar gördüğüm en güç şey çizili set hamleleri. Bunu yapabiliyorsan, yapmaya çalışabiliyorsan, o alanları oluşturabiliyorsan bence çok uygun hocasın. Dünyada bunu yapmayan yok, bırakın İspanya, İtalya, Almanya’yı, bırakın Premier ligi, Championship’te yapmayan yok.
“BU MEVZUYA ÇOK EHEMMİYET VERİYORUM”
Tekke, açıklamalarına şöyle devam etti:
Şu husus çok değerli; koşu aralıkları her yerde birebir. Genelde tıpkı koşuyoruz lakin değerli olan, yüksek sürat ve yüksek şiddetli şartlar. Seçkin liglerde bir oyuncu, yüksek sürat olarak 700-800 metreleri çok rahat buluyor, birtakımı da mevkii itibariyle bunu aşıyor. Lakin bizde bir kişi yalnızca 400’e ulaştı, dönem boyunca. Etkenler değişken olabilir. Fizikî durum, grubun fizikî yapısı, maçın temposu, topa çok sahip olmak, rakibin suratının topun suratını artırmaması üzere nedenlerle ligimizdeki değerler elit lig ölçeğine çıkamıyor, gerideyiz. Yüksek şiddetli koşulara gelirsek, seçkin liglerde bir oyuncu bir maçta yaklaşık 1800 metre koşabiliyor, burada 1100 metrelerde. Haftada üç maç oynadığınızı düşündüğünüzde, bir maç fazla oynuyor sizden. Ve bunu her yıl yapıyor üstelik. Artık beşerler anlamaya da çalışmıyor lakin birkaç yıl sonra anlamak zorunda kalacak. Bu mevzuya çok ehemmiyet veriyorum.
“FUTBOLCUYKEN DAHA MUTLUYDUM”
Futbolculuk ve teknik adamlık ortasında çok fark olduğunu ve futbolculuğun çok daha kolay olduğunu söyleyen Tekke, şu formda konuştu:
Futbolcuyken daha memnundum, çok gerçek. O vakit da sorumluluklarım vardı olağan ki, onu yerine getirmek için çok çalışırdım. Lakin artık teknik adam olarak, keyifli olacak vakit bile bulamıyorum yorgunluktan. Konutu unuttuk, tesisteyim devamlı. Burada yatıp kalkıyoruz. Ama yürekten söylüyorum, bu yorulmayı seviyorum. Teknik adamla futbolculuk ortasında çok önemli farklar var. Futbolcu olmak çok daha kolay.
“HER ŞEY NET VE AÇIK OLMALI”
Çalıştırdığı gruplarda futbolcularına birinci söylediği şeyin saygısızlığı asla kabul etmeyeceği tarafında olduğunu söz eden Fatih Tekke, şunları dedi:
Benim için hudut aşikâr, insan olmak kâfi. Beşerler kusur yaparlar, beşerler kusur yapmaya meyillidir lakin yanılgı yaptığında yanılgısını telafi etmek değerli. Çalıştığım tüm ekiplerdeki birinci toplantımda futbolcularıma söylerim: Kimi saygısızlıkları asla kabul etmem. İkincisi, bence bu da çok kıymetli: Ahlakı beşerler değerlendirirken, ilmin değerlendirdiği bir form var. Ama değişemeyen bir şey varmış, kendinden beklediğin davranışlar. Yani hayatın içerisinde, gün içerisinde bir şey yaşadın, yatağına gittin, kafanı yastığa koyduğunda ‘Fatih, bunu yapmamalıydım lakin yapmışsın’ dediğinde, ‘yapmamalıyım’ dediğin şey işte, o sensin, o senin ahlakın. Bu değişmiyormuş. Herkes kusur yapabilir. Ancak bunu düzeltme bahtı var. Münasebetiyle sonum bu. Hudut, insan olmak, insan olmaya çalışabilmek. Bu çocuklar makine değil. Hepimiz insanız, hepimiz kusur yaparız. Özür dilersin, sarılırsın. Şayet karşındaki de insansa, doğallığında iş çözülür yani. Benim bağlantım bu. Ve en kıymetlisi tahminen, her şey net ve açık olmalı.
“ÖZEL BİR OYUNCUYDUM LAKİN BUNU KULLANAMADIM”
Genç teknik adam, futbolculuk periyodunda özel bir oyuncu olduğumu buna rağmen bunu kullanamadığını söyledi.
Tekke, şunları dedi:
Özel bir oyuncu olduğumu söyleyebilirim lakin bunu kullanamadım. Lakin buna tahminen ben direnç gösterdim, hepimizde kusur vardı. Pişmanlıklar doğal ki var lakin geçmişe bakmaya, yani değiştiremeyeceğimiz şeylere bakmaya vaktim olmuyor, daha doğrusu ilgilenmiyorum. Değiştirebileceğim şeyler ne, onlara bakmak lazım.
“DÜŞTÜĞÜNDE KALKARSAN KAZANACAKSIN, ASIL KALKMAZSAN KAYBEDECEKSİN”
Tekke, oyuncularından istediği şeyin yürek olduğunu ve asla pes etmeyeceklerinin altını çizerek, şu formda konuştu:
Benim için başarısızlık pes etmek demek. Benim hayatım tırmalamayla geçti, o denli de devam edecek. Hele öğrenilmiş çaresizlik benim için kabul edilecek şey değil. Benim oyuncularıma da söylediğim bu: İstediğim şey yürek. Düştün, çabucak kalk. Yenileceksin, kalk. Gol kaçıracaksın, kusurlu gol yiyeceksin, kalk. Kalkarsan kazanacaksın, asıl kalkmazsan kaybedeceksin. Düşeceğiz, lakin inadına, pes etmeyeceğiz, kalkıp kazanacağız. Kendi adıma da bu hislerle yarına hazırlanırım.
“YENİLİP YENİLMEME DEĞİL, İNSANİ BİR DURUM”
Türkiye’de hakemler konusundaki ayrımın değerine vurgu yapan Tekke, şunları dedi:
Çok da girmek istemiyorum lakin hakemlerle ilgili şöyle durumlar var; Bir tanesi, düzgün hakem, makus yönetti. Bir tanesi, düzgün insan, makûs yönetti. Oburu makus insan. Bu üç ayrım değerli. Türkiye’de ambiyansa nazaran bu üç biçim var. Yerlisi yabancısı, fark etmez. Bir de VAR olmadığını düşünün. Yaşadığım çok şeyler var, güvensizliğim o nedenle. Yenip yenilme sıkıntısı değil, insani bir durum. Onu şöyle tanım ediyorlardı: Hakem, hakim, doktor, hepsi tıpkı kökten geliyor. Yani hakemlerin baktığında ne kadar pahalı bir şeye sahip olduğunu bilmesi gerekiyor.
“GENÇ YAŞTA BENİM GETİRDİĞİM BİR ŞEYLE AİLEMİN MEMNUN OLMASI, EN KIYMETLİSİ BU”
Tekke, futbolculuk mesleğinde kendisi için en büyük memnunluğu kupalar kazanmanın yanı sıra kazandığı birinci paralarla ailesine yaşattığı hisler olduğunu lisana getirdi.
Tekke, şu biçimde konuştu:
Gol atmak, kupalar kazanmak, bunlar alışılmış ki değerli. Lakin beni en çok keyifli eden, birinci kazandığım paralarla aileme yaşattığım hislerdi. Memur çocuğuyum, 8 kardeşiz, biri merhum oldu. Durumumuz aşikâr, memur çocuğuyuz. Daima hayalim bisiklet almaktı mesela, oburlarının vardı, biz alamazdık. Bisiklet olur mu derken, 5 yıl sonra otomobil aldım. Genç yaşta, benim getirdiğim bir şeyle ailemin keyifli olması. En pahalısı bu. Bunlar doğal ki bana Trabzonspor’un kazandırdıkları.
“GUARDIOLA’YI DAHİ OLARAK GÖRÜRÜM”
Fatih Tekke, genel manada teknik adamların neler yaptığını, idmanları dahi incelemeye çalıştığını tabir etti.
Tekke, şu sözleri kullandı:
Öncelikle Guardiola’yı dahi olarak görürüm. Her ne kadar şu an geldiği noktada biraz duraklamış üzere gözükse de o oradan bir çıkış yolu rahatlıkla bulacaktır. Farklı gördüğüm Gian Piero Gasperini var, çok enteresan bir adam. Genç olarak Julian Nagelsmann var, çok değişik. Girona’nın Teknik Yöneticisi Michel Sanchez, iki üç yıldır çok güzel. Almanya’da 4-5 kadro var her maçını takip etmeye çalışıyoruz. İdmanlarında farklı şeyler varsa bakıyoruz ancak genel olarak çok fark yok.
“RONALDO’NUN ÇALIŞMA YETENEĞİ BİRÇOK MEVZUDA BÜYÜK YETENEKLERİN ÖNÜNE GEÇTİ”
Fatih Tekke, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük 5 futbolcusu sıralamasına ait fikirlerini şu formda paylaştı:
İlk sırada açık orta Messi. Sonra Maradona, Brezilyalı Nazario Ronaldo, Ronaldinho ve Zidane. Bunlar çok özel isimler, büyük yetenekler. Bir de hürmet duyduğum Cristiano Ronaldo. Ziyanlı hiçbir şeyi hayatına sokmuyor, çok çalışıyor. Mesela şunu öğretti bize; Ronaldo’da şu var; istemeye istemeye her gün disiplinli bir formda çalışma yeteneği. Bu çok pahalı. Bunu yaparak isimlerini verdiğim yeteneklerin önüne geçti birçok alanda.
